10 Aralık 2011 Cumartesi

Er tartıştığı 2 komutanını öldürdü


HATAY’ın Yayladağı İlçesi’nde piyade er, tartıştığı komutanları Asteğmen Mehmet Soyuer ile Astsubay Kıdemli Üstçavuş Özkan Kurtoğlu’nu G-3 piyade tüfeğiyle ateş ederek öldürdü.



Emek ÇAKILI- Mehmet EZER/ YAYLADAĞI(Hatay), (DHA)

Olay, dün gece saat 23.00 sıralarında 3’üncü Hudut Tabur Komutanlığı’na bağlı Kızılçam Karakolu’nda meydana geldi. İddiaya göre, piyade er A.A., bilinmeyen bir nedenle Asteğmen Mehmet Soyuer ile Astsubay Üstçavuş Özkan Kurtoğlu ile tartıştı. Tartışmanın şiddetlenmesi üzerine kendini kaybeden er A.A., G-3 piyade tüfeğiyle karakolun içinde asteğmen Soyuer ile astsubay Kurtoğlu’na art arda ateş etti. Silah sesleri üzerine diğer askerlerin çağırdığı ambulanslarla, ağır yaralanan Soyuer ile Kurtoğlu, Antakya Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Asteğmen Soyuer ve Astsubay Kurtoğlu, burada yapılan tüm müdahaleye karşın kurtarılamadı. Şüpheli asker ise gözaltına alınarak soruşturma başlatıldı.

30 Ekim 2011 Pazar

Ben SANA Kıyamazken Sen BİZE Kıydın...Yarimmm....

Mutlu olmayı yarına bırakmak, Karşıya geçmek için nehrin durması nı beklemeye benzer...
Nehir Asla Durmaz
Duran Siz
Akan ise Hayat olur...

Yağmur Gibi Yağarsa Başına bela, Bil ki Dua istiyor senden Mevla...

                       Şunu yazmadan geçemiycem sanırım. Evet biliyorum belki güçsüzdüm bu hayata karşı ama şimdilerde sadece şunu soyleyebilirim kendimi hiç bu kadar güçlü hissetmemiştim bütün dertler üzerime yagmur gbi yağsa yokluğun yıldırım olup üzerime düşse emin ol bunları ve daha fazlasını kaldıracak kadr güçlü hissetmemiştim kendimi teşekkürler HAYAT herşey için gerçekten sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum inan artık öyle güçlü hissediyorum ki kendimi ben bile şaşırıyorum bazen kendime İnsan yaşayarak öğreniyor evet haklısın her şeyi yaşamalıyım artık...

24 Ekim 2011 Pazartesi

Git (me)


oysa senden tek bir DAMLA istemiştim sana kocaman bir deniz sunmak için 
ne zaman başladı bu hikaye anımsamak zor gençtim hazırda fırtınalarım vardı 
dörtnala sevdalarım komazdı öyle ÜÇ-BEŞ NÖBETLERİ 
geceler içimi acıtmazdı böyle 

bir insan bu kadar eksilebilir mi .? hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adam vardı bu şehrin bir yerlerinde düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona 
gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin o adam bendim 
unuttun mu .?

bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu seni UNUTMADI

işin kolayına kaçmadım (uğruna ölmedim yani) uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep sen bunu da bilmedin ben bir bakışına bin anlam yükledim
sen aşka kestirmeden gittin bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma
bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden bütün ışıklarımı söndürüyorsun. uzun lafın kısası olmaz anlatacağım çok şey var hoyrat bir rüzgar gibi geldin aklımı ve hayatımı dağıttın...

daha ayrılığa bile çarpmadan aşk bizden döndü bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil ama sana dokunmak da yasak bana göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır 
sen var ya sen
allah kahretsin! 

yani şimdi gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı yani şimdi başkaları mı sevecek seni başkaları mı tutacak ellerini ben saçlarını okşadığım zaman 
ellerin öksüz kalırdı
şimdi gidiyorsun git (ME) diyebilmek için nefes almaya çalışıyorum...


24 Şehit'in naaşını Toprağın SESSİZ ce kabul etmesi beklenemezdi O da SARSILDI....

Sen birşey söylemeden gidersin değil mi.?
Hemde öyle bir gidersin ki
Bırak yaşamayı insanın nefes alması bile yarım kalır.
Sen o kadar birşey söylemeden gidersin ki
Üstüne milyonlarca şey söylenir...

Hep sustun;
Sustuğunda anladm
Gittiğini...

20 Ekim 2011 Perşembe

Bu şehre hep mi yağmur yağar Yar'la karışık! yada hep mi ayrılık yağar Aşk'la karışık!!...

Bu Hesap SORULACAK.....


Hainlerin yaptıkları yanlarına kalır mı
İhanetin affı olmaz sizi millet salar mı
Vatan şehitler toprağı seni toprak alır mı
Boynuna urgan dolayın sağlam olsun ipekten

19 Ekim 2011 Çarşamba

Çelişki...

Neden bu kadar çelişkilisin anlayamıyorum... Ne dedinse unutmaya çalışıyorum....
Gülü sevdiğin gibi sev kendini,değeri kadar değer ver kendine.ağladığında geçicek üzülme de kendine,gözünün yaşını kendin sil,muhtaç değilsin kimseye.umudunu yitirdiğin anda umut ol kendine.şevkate ihtiyaç duyduğunda şevkatini ver gönlüne.kötülükle karşılaştığında şaşırma,niye ben diye sorgulama kabullen durumu,o noktada dik ol,bakma etrafına,çare dilenme,gerek yok.sahte sevgi değil o an derdine derman;derman sensin kendine .sev kendini:gülü sevdiğin gibi:-)))

O na (Rus çarına) söyleyin

Başında bulunduğum bu kahramanların kalplerinde kökleşen zafer imanı kökünden kazınmadıkça ve en genç muhariplerimden en ihtiyar naiplerime kadar, bu mubarek vatanı son dağına, son köyüne ve en son kaya parçasına kadar karış karış müdafaa etmekten beni hiç bir kuvvet men edemeyecektir. Bu uğurda tüm evlad ve ayalimi kılıçtan geçirseniz, en son müridimi yok ederseniz tek başıma ve en son nefesime kadar sizinle yine döğüşeceğim Son Cevabım Budur....                                                              Şeyh Şamil 

Bekleme ANNEM............. :((

18 Ekim 2011 Salı

Bir gidişi asla tek kişi hazırlamaz Biri İTER...!!! Diğeri GİDER...!!! (F.B.) thx ;)

Biz ki Çok sevdiğimiz gülü acımadan dalından koparırız.Bu yüzden beni sevdiğini söylemen beni düşünmeden gideceğinin göstergesidir...(Buda Benden)

Bir yagmur DAMLAsı gibi yere düşüp, Ortalıktan kaybolup gitmek istiyorum...!!! Sessizce... Kimseye görünmeden....


Aşk bu gecce şehri Terk etti...

Her Seviyorum diyeni neylesin ki yüreğim Rabbim helal kılsın gönlüme ki SEVEYİM...

Bil ki insanın değerini varlığı değil yokluğu gösterir. Unutma yokluğu birşey değiştirmeyenin varlığı önemsizdir.
Ayna benim en iyi arkadasımdır çünki ben ağladığımda o asla gülmez...
Hayallerimiz hayatlarımız olmadı hiç bir Zaman, Umutlarımızda hayatın umursamaz kaldırımlarında yok oldu....
Zor oLan ayrıLmak deqiLdir asıL zor oLan ayrıLıktan sonra o kanatan acıtan bekLeysLere direnmektir zor oLan unutuLmayan hatıraLarı unutmaya çaLışmaktır zor oLan severek ayrıLdıqın sevdiqni bir daha asLa qörememektir zor oLan yataqına uzanıp keşke dedirten umutLarının qöz qöre qöre tükenmesini izLemektir zor olan dedim ya ayrıLıqın ertesidir .....

NE yeminler Bozdum Geceler büyürken sensiz Ne yeminler Bozdum yıllar geçerken sitemsiz Ne yeminler bozdum Tarifi Bile İmkansız....


Anlamı kalmadı soruların, cevapların, bir insanı sevmenin, değer vermenin hiçbir anlamı kalmadı. Birbirimizin gözlerine baktık ve sustuk....

İkimizde ACEMİ birer aşıktık o zmanlar .....

öööööötttttttttttttteeeeeevvvvvvvvvvvveeeeeeeeeeeeee :))

Tuttu fırlattı ÖTV yi, ezdi mileti çiğnedi, zam anla geçer dedi zam anla zam anla.. :)))

Seher vakti evinize vardım varmaz olaydım

11 Ekim 2011 Salı

          Bazen her şeyi unutup sımsıkı sarılmak istersin; Ama bir şey hep engel olur. Nedir o biliyor musun.? GURUR
Ayaklar altına almaya bile razıym....Neden mi.? Aşk da GURUR olmaz.
Aynı günde dört mevsime şahit olmak gbi bir şey bu
Önce özlüyor, Sonra ağlıyor,Akşamları küsüyor, Geceleri Çok Seviyorum Seni...  :(


İncir Reçelim Sensiz Sabahlarım YOK....

Yalnız Yürümek Zor....



SEZEN AKSU

Sezen Aksu ; Beni Unutma(1986) -  Unut (1988)  -  Unuttun mu beni.? (2011)  
UMRUMDA DEĞİLSİN ANLA ARTIK SEZEN  :))

10 Ekim 2011 Pazartesi

            Yakışıklı alımlı bir erkek yolda yürüyordu. Arkasından Güzel Bir kız yaklastı ve "SİZİ COK SEVİYORUM... Ne olur bana karşılık verin." dedi. Genç; "Benden sana yaar olmaz. Bak arkamdan abim geliyor o daha yakışıklı Seni hem mutlu eder" dedi. Kız arkasına baktığında çirkin mi çirkin bir erkek geliyordu. Kız; "Ben sizi istiyorum" dedi. 
Gencin cevabı; EĞER BENİ GERÇEKTEN İSTESEYDİN DÖNÜP ARKANA BAKMAZDIN.....

Onuncu ayın onuncu günü Saat on buçukta yanmış mumum 10.10.2011 22:30 :)

Kadınların Özelliği ne Bilio musun.? Seni sen yapan özelliklere aşık olup sonra senden o özellikleri almaya kalkıyorlar...

              Bir erkeği normalde de ağlatması zordur. Bir erkek duygularını göstermez belli etmez onları. Kendi içine atar orada sindirir bitirir. Kendi duygularının kendi paratoneridir bir nevi. Ama bir erkek ağladığında asla sahte olmaz gözyaşları. Bir erkek ağladığında yürekten ağlar. Acısını ta derinlerde yaşıyordur artık içine atamayacağı kadar yoğun hissediyor demektir. Pişmandır demektir.  Suçluluk duygusu üzüntü kaybetmişlik hepsi bir aradadır.
            Çünkü bir erkek sadece; 
gerçekten DEĞER VERDİĞİ HAYATINDAN BÜYÜK BİR PARÇASI koparsa ağlar. Erkekler; çocuktan farksızdır… Ve çocuklar.. En sevdikleri şey elinden alınınca ağlar..
Hıçkıra hıçkıra ağlar... 


Terazisi olmayan yollara çıktım , Artık kimseyi tartmıyorum. yakışanı yanıma , yakışmayanı yollara bırakıyorum
Waiting for the laugh to be happy, maybe happy smile somewhere in your reserved. Never crying come live for someone who has a single smile...

Gülmek için mutlu olmayı bekleme, Belki mutluluk gülüşünde saklıdır. Sakın ağlayayım deme Belki bir yerlerde senin bir tek gülüşün için yaşayan biri vardır...

Sen Gidiyorsun...

İŞTE ÖYLE BİR ŞEY....


Hani insan aglamak ister de, gözlerinden yaş akmaz.. hani insan gülmek ister, yürekten gülemez.. hani insan birini bekler, o hic gelmez.. Iste o zaman ölmek ister, AZRAİL GELMEZ...Gözlerimi kapattığım an gözümün önünde konuşmaya başladığımda ismin ağzımda sanki benim gölgem gibisin peki ya ben senin için neyim söylermisin ?

bak hayatına, dinmiyor sızın her yarışta, her varışta oynar yalnızı sorduğunda kalp, hayata razı hiç sormadan, düşünmeden alnında yazı

8 Ekim 2011 Cumartesi

SEN HİÇ BENİM OLMAMIŞIN Kİ...!

Ellerimdesin Sanmistim ..AvucLarimin icinde ..
bide baktim zaten hic benim olmamissinki sen ..
hic degmemis ki gozlerin gozlerime ..
dokunamadiktan sonra neye yarar sevmek ?
ask nedir ki ..
bi bebegin kalp atislari kadar olaganustu mu ?
kayip gittin yine ellerimden hemde hic benim olmadan..
canimi acitiosun her sana bakisimda.. her solugun bana degisinde ..
bitsin .. unut.. unutalim..
Sen hic benim olmamissinki….

7 Ekim 2011 Cuma


          Ne çok seviyorum yalın ve kolay olanı. Kolaymış gibi görüneni. Konuş ki şadırvan serinliğiyle örtünebiliyim. Yaz ki ırmakları dinleyeyim.
          Zarifoğlu günlüğüne "ne çok acı var" diye başlamış ve böyle yalın bir başlangıçtan sonra sağnakları çağırmış. "Kaç kez söylemiştim trene kadar gelmesi gerekmiyor diye." Yaşamak'ta bir bölüm başlıyor, yağ gibi akıyor cümleler, suhunet eksi yirmi, trenin ışıkları yanmıyor (aküler yolda dolacakmış) birkaç ağaç pürdikkat bir beyazlığın ortasında kemikleşmiş. Yazar arada bir daha önce böyle büyüğünü görmemiştim diyerek okuyucuyu hazırlıyor, okuyucunun uğrayacağı şokun uzun sürmemesi anlamında. Ve metin bittiğinde yine de size olan oluyor. "Ve o zaman daha önce hiç bu kadar büyüğünü görmediğimi düşündüm: yalnızlığın."

4 Ekim 2011 Salı

Sustuklarım Büyüyor İçimde...


Sustum
Suskunluğun misafiri olmaktan haz alıyor yüreğim!
Musalla taşındaki cesedin suskunluğu kadar suskunum!
Konuşmalara küstüm! Gemilerim artık kendime yol alıyor.
Her zaman her yerde her istenileni anlatamıyorum.
Kime neyi nasıl ispatlayacaksın! o halde suskunluğun elini tutuyorum.
Merhem tutmaz öyle yaralarım var ki! Konuşamıyorum…
İçime atıp susuyorum.
Kurşun geçmez şartlanmış beyinlere söz geçiremiyorum.
Sayfalarca susuyorum.
Kelimelerimin dinlenmeye en çok muhtaç olduğu anlarda
Beni anlayacak bana derman olacak birini aradığımda
O çok (boş) konuşanlar kaçıyor.
Sokağımın gece yarısı suskunluğa terk edildiği gibi
Bende yüreğimi suskunluğun kucağına bırakıyorum
Konuştuğum zaman mahkûm
Sustuğum zaman zanlı muamelesi görüyorum.
Ne yapacaksın kime gideceksin…
Anlamsız konuşmalardan kendime sığınıyorum
Zor olanı tercih ettim sustum…
Boğazıma dizilmiş sözcükleri söylemeden haykıramadan içime atarak…
Bir bilseler susan birinin gözlerinde çuvallar dolusu kelime olduğunu
Ve yine bir bilseler söz tükenmişse en güzel cevabın susmak olduğunu…
Tarif edemediğim acıları
Hayal kırıklıklarımı susuşlarımla örtüyorum.
Yüreğimin en ücra köşelerine inen zehirli oklardan
Canım çok yandı!
Konuşursam;
Kırmaktan kırılmaktan
Gözyaşlarımı tutamamaktan
Kelimeleri yan yana getirememekten
Yaralı kelimeler sunmaktan korkuyorum.
Geri alınmayacak kelimeler adına; ağzımın sürgüsünü çektim!
Şuan boğazımda düğümlenen kelimeleri çarmıha germekle meşgulüm
Sustum…
Ben sustukça suskunluğumun üstüne düşman gibi sözcükler yağsa da
İncitseler de beni artık vakit susma vaktidir
Korkup kaçtı
Suçunu kabul etti
Haksız olduğunu kabullendi diyecekler…
Desinler… Dudağım mühürlü!
Duygularım susuşlarımda saklı kalacak.
Yıllardır biriktirdiğim hiç kullanılmamış kelimelerimi
Devren satılığa çıkarıyorum. İlan verdim!
Alan olmazsa kalbimin morgunda biriktireceğim...
Sahi her susan haksız mıdır?
Belki de her Suskunluğun arka planında ciltler dolusu anlamlar vardır.
Kim bilir!
Ve bir gün Söylenmemiş cümlelerimi zulama koyup gideceğim bu şehirden
Varsın kaçtı desinler…
Susacağım!
Derin denizleri her rüzgâr dalgalandıramaz…


.....YAŞADIMMM....YAŞIORUMMM.....


 Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun? 
 Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
 Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun? 
 ''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
 Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun? 
 Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
 Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun? 
 Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
 Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun? 
 Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
 Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun? 
 Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
 Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun? 
 Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
 Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun? 
 Nereden bileceksin? 
 Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.
 Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.
 Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..
 Ama sen hiç benimle olmadın ki...
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...
 Can YÜCEL

3 Ekim 2011 Pazartesi

HANGİLERİMİZ DAHA HUZURLU

‎            4 saattir yürüdüm neredeyse…hava serinledi..üşüdüm dedim..tam sokağın başına geldim..mesleki tanımlaması nasıl yapılır bilmiyorum..kağıt toplayan çocuklardan vardı iki tane..koca koca çuvalları koydukları el arabalarını yanyana çekmişler, sohbet ediyorlardı..Akşam 21′di..ve onlar ekmeklerinin derdindeydiler..çok çok kızdım kendime..mesele kazanmaksa böyle de kazanılıyor evlat..ben sıcacık evime girdim..halimize çok şükür..en kötü günüm böyle olsun..sokakta hiç homurdanmış mıdır bilmem haline, ama bizimki kadar olduğunu sanmam..
Karşımda internet, elimde iyisinden telefon, deniz kıyısında hava alıp gelmişim..sıcak kahvem..kitaplarım..herşeye çok şükür..daha daha iyileri de olur inşallah..kötülerini de gördük ki..yaşayanlardan olmak da var..umarım herkes en iyisini yaşar..homurdanıyoruz..benim arabam yok, saatim yok, çantam yok..spor ayakkabım yok..yok yok yok…e o çocuklar ne yapsın..akşamın bu saatinde leş gibi kokan çöplerden sağlıklarını çöpe atıp yerine topladıkların kağıtları, üç-beş kuruş biriktirip aldıkları cep telefonları ve samimi sohbetleri var..biz herşeyin içinde ettiğimiz sohbetlerin altında üstünde birşeyler arayıp duruyoruz..acaba hangilerimiz daha huzurlu ?..

Seni yerlerde göklerde bulamazlarken Bende gizli olduğunu sezenler olmuş Umudummuymuşsun yüreğimde.. Kımıl kımılmışsın bileklerimde?

Kelimeler her şeyi anlatır.. Ama her şeyi yaşatmaz..

Kelimeler her şeyi anlatır.. Ama her şeyi yaşatmaz..

Bazen ben bile yabancı olurken kendime sana nasıl anlatırım ki beni.. 



Neşeliyim diyecğim, belki suratsızlığıma denk geleceksin..

Espriliyim diyecğim, belki ağlamalarıma denk düşeceksin..

Özgürüm diyecğim, belki tutsaklıklarımda yakalayacaksın beni..

Kendimi anlatıpta bir kalıba sığdırmak istemem ... Ben şuyum dypte yalancı çıkmak istemem....

30 Eylül 2011 Cuma

http://video.mynet.com/alibakkal75/Anne-Ben-Geldim/387008/

Evlilik



Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş.

"Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş.

Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı "Olur" demiş çekine çekine.

Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış.

"Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna.

Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş... Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına.
Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş. Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış. Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu. Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.

Sonra oğluna dönüp sormuş:

"Ne görüyorsun?"

Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış.

"Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış.
Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış. Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler.."

Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş:

"Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte her
iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler. Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar.

Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise, şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler.

Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu.

"Asıl ders bu değil!" dedi baba.

Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi.

"Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde de bir tat yok ."

Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı. Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı.

"İçmek istersin herhalde" dedi. Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü.

"Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi, temiz ve huzur verici. Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi... Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar . . . "

29 Eylül 2011 Perşembe

......UNUTMA......

Unutma! Yüreğinde bir ismin imzası var. 
Ve sen onu silemezsin, söküp atamazsın, ne kadar uğraşsan da... seninle beraber büyür içindeki sızı. 
İlk önce onu hissedersin başkasına dokunduğunda. . 
Unutma! Bir kere sevdin mi uzun uzun yanarsın. Sitemler öfkeler birikirken içinde, sen azalırsın. 
D
ilinde küfür elinde kadeh, eksik olmaz. Günler böyle geçer alışırsın. 
Unutma! Sabahlar artık gecikir. İster sağa dön ister sola, gözüne uyku değil gidenin hayali gelir. 
Kendini şiirlere verirsin. Elin sigaraya gider her on dakika da bir fena zehirlenirsin.
Unutma! Bir süre güvenmeyeceksin kimseye, kendine sığınacaksın. 
A
şk konuşulduğunda sen susacaksın, of'larla ah'larla başlayacaksın her cümleye.
Çevrende senden başka herkes haksız olacak. Senin haklılığınsa çaresiz gidecek çöpe.
Unutma! Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın. Biri seni bulacak. .
Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan, biraz ürkeceksin.
Ne kadar dirensen de nafile. İnsansın sonuçta seveceksin.
Eski acılara bakıp da küsme sevdalara, gâvura kızıp da oruç bozulmaz.
Sök at kafandan acaba'ları! Bir kemik aynı yerden İki defa kırılmaz.
Artık kararmaz gecelerin. Bir daha yaşlar akmaz gözünden. Sabahların gecikmez.
Kim bilir ağladığın günlere gülersin. Bir defa öldün ya zamanında? Bir daha ölmezsin.

28 Eylül 2011 Çarşamba

                   Bazen kelimeler ararsın yazmaya.. BULAMAZSIN..
              Aman dersin saçmalarsın..öyle tıkanıp kalırsın..
       Bazen de tam yazmaya başlarsın bakarsın söylediklerini birisi aynen yazmış..
Ama Öyle dolusundur ki kitap yazabilecek kadar..Fakat noktayı koyduğunda anlarsın ki sana 2 kelime SESSİZ SESSİZ bakar...

   ”YAT ZIBAR...”





Kimisi toprak kadar kıymetli, kimisi bir ot kadar gereksiz!
Herkes yaşıyor bir şekilde. Kimisi şerefli kimisi şerefsiz!
Ve herkes ölüyor bir gün.
Bazısına anası bile ağlamıyor!
Bazısına koca bir ülke!
Ve ne yazık ki; insan diyoruz biz herkese....

18 Eylül 2011 Pazar

İster Evli Olun İster Bekar Olun Okumaya Değer

Bülent avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters ters baktı. Elli yaşlarında gösteren adam görmeye alıştığı hırpani kıyafetli dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü temiz ve sağlıklı görünüyordu.

"Sapa sağlam adam gidip çalışacağına dileniyor belki benden daha zengindir" diye düşündü. Zaten canı çok sıkkındı birde sinirlenmişti.

Alaycı bir ses tonuyla:Ekmek parası mı istiyorsun ? diye sordu.

-Hayır çikolata parası lazım!

Bülent'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. `Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor` diye düşündü.

- Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?

- Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz onu da bulamadıysak aç yatarız.

Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı.

-Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?

-Fakirin canı mı olur ki tatlı istesin beyim.

- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın?

- Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü ona çikolata götürmek istiyorum.

-Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla.

-O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever.

Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı. Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı.

Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü.Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek hiçbir şey onu rahatlatmıyordu. Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı.

"Acabasöyledikleri gerçek mi yoksa uyduruyor mu" diye düşündü.

-Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi?

Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı bir nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı.

- Ben dilenci değilim. Işim yok. Günlük çalışırım ne iş bulursam yaparım.Fakat bu gün bütün gün iş aradım aksilik bu ya hiçbir iş bulamadım.

Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi.

-Oturun biraz dertleşelim bari dedi. Adam çekingen çekingen oturdu yanına.

-Yokmu eşin dostun borç alacak akraban?

-Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını doyururlar.

-Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını ?

-Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.

-Hımmmm. Aşk hemde otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en fazla üç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun.

-Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı.

-Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı? Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin.

-Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.

- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı yıllık evliyim. Sevdiğim kadınla evlendim fakat mutlu değilim. Sürekli kavga ediyoruz.Daha iki saat önce kapıyı çarptım çıktım. Evimiz arabamız işimiz gücümüz her şeyimiz var ama mutlu değiliz. Senin hiçbir şeyin yok ama mutlusun.Para mı acaba bizi mutsuz eden?

-Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim karım her şeyim.Sevgilim eşim arkadaşım hayat yoldaşım. Hayatımı paylaştığım insandan daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada? Sizin ev araba iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan.

-Öyle deme şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikayet ediyor.Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?

-Altın tasın kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiç anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu hergün çeşit çeşit yiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın kocasının her şeyi olduğunu bildiğinde ancak mutlu olur.

-Sizin mutluluğunuzun sırrı bu mu ?

-Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.

-Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir?

-Küçük kızı severek.

-Küçük kız mı ? Hangi küçük kız ?

-Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kız vardır. O kızı ne kadar çok sever ne kadar çok mutu edersen o kadını da o kadar mutlu edersin.

-Nasıl yani ?

-Küçük kız neleri sever nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar.Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hep prenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. Iltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?

-Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her akşam boynuma sarılır "babacığım beni ne kadar seviyorsun?" diye sorar.Giysisini değiştirdiği zaman etrafımda "Baba güzel olmuş muyum?" diye sorar durur.

-Güzelsin demem de yetmez ona. " Harikasın prenses gibi olmuşsun"demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim.

-Işte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındaki karıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda ****en doksan yıl da yaşarsak ben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona "bebeğim" diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. "Bebeğim bana bir çay yapar mısın?" dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz.

-Hiç kavga etmezmisiniz siz?

-Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın tadı ayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak için uğraşmak ayrı bir keyif verir bana.

-Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda.

-Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi ilgi istemeye utanırlar. En ciddi yada en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki sen o tatlı kızı sevindirmeyi mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kızı asla aldatma.Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuyla bakar.Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hem de çabuk kırılırlar.Çok narindir onlar.Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler.

-Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim bilmiyorum.Bazen işlerim çok yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum.

-Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın en kolay işi.Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mutlu ettiğinde karşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmek için elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mutlu olmayan erkek mutlu olamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaşını mutlu etmelidir. Düşünsene somurtkan mutsuz sürekli söylenen biriyle yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin.

-Haklısın da bende bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum.

-Yine para yine dış sebepler. Evet para önemli ve gerekli ama kadınlar para için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar verir. Kadınlar hediye almayı severler. Paran varsa hediye al tabi.Ama hediyeyle mutlu olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini katmazsan hediyenin bir anlamı yoktur.

Benim hiçbir zaman çok param olmadı. Günlük kazandım günlük yedik.Bazen aç kaldığımız günler oldu. Hiçbir zaman karımın kulaklarına altın küpe takamadım ama her zaman aşk sözleri fısıldadım. Hiçbir zaman boynuna pırlanta gerdanlık alamadım ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek elbiseler giydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi yumuşacık sardım bedenini ve mutlu ettim onu.

Adam ayağa kalktı.

-Bana müsaade artık gitmeliyim karım merak eder. Sende git evine küçük kızın gönlünü al belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp duruyordur.

Bülent de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı.

-Sizi tanıdığıma çok memnun oldum.

Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi.

-Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım dedi.

Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk defa karısına yaş pasta götürmenin mutluluğuyla bin bir teşekkür ederek evinin yolunu tuttu.

Bülent de pastanenin yanındaki manavdan karısının en sevdiği meyvelerden aldı.

Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle mutfak masasında oturmuş su içiyordu. Bülent hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküpyıkadı. sonra eşinin önüne koydu.

-Bunlar dünyanın en şanslı meyveleri dedi.Inci hiç konuşmadı.

-Sorsana "niye" diye..

Inci kızgın kızgın: -Niye? Diye sordu.

-Çünkü dünyanın en güzel ve en tatlı kadının midesine gidecek dedi gayet ciddi bir ses tonuyla. Inci şaşırmıştı. Bir anda yüzünün ifadesi yumuşamıştı.

-Bunlar senin sevdiğin meyveler senin için aldım.

-Hayret bir şey! Her zaman kendi sevdiğin meyveleri alırdın. Benim hangi meyveleri sevdiğimi iyi hatırlamışsın. Aslında bu beklediğim istediğim bir şeydi. "bak senin sevdiğin meyveleri aldım"

-Ama şimdi kıymeti yok. Çünkü sana çok kırgınım meyve alarak gönlümü alamazsın.

-Özür dilerim seni kırdığım için.

Sonra Bülent yere diz çöktü.

-Cezam neyse razıyım. Ama bir tek şey istiyorum senden. SENİ DELİCE SEVEN BU ADAMI SENDEN MAHRUM ETME... Bülent yere çömelmiş boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu.

Inci kıkır kıkır gülmeye başladı.

-Affetmek o kadar kolay değil. Bakalım hangi cezalara katlanabileceksin dedi.

Bülent işte o zaman ona muzip muzip bakan eşinin içinde sakladığı küçük kızı gördü.Bundan sonra her şey daha farklı olacak diye düşündü.

26 Haziran 2011 Pazar

                     





               Kolaydır Aslında Nokta Koymak Biten Cümlelere , Zor Olan Başlamaktır Söze . Kolaydır Kendini Kandırmak Çünkü Alışılmışlığı Vardır Yaşanılan Sahteliklerin , Zor Olan Bakabilmektir Gerçeklere . Kolaydır Seni Seviyorum Demek ! Zor Olan Taşımaktır O Sevgiyi Hücrende . Kolaydır Ölmek Çünkü Hissizlik Vardır Sonunda . Zor Olan Yaşayabilmektir ; Yalansız Onurlu Bir Şekilde    (SHS)





Çok seviyorum seni diyorsa biri,
dikkat et sevdiğini sanmasın seni.
Yalan ve aldatmalar o kadar çok ki,
iyi düşün;Sonra ağlatmasın seni.

Hayatta hiç bir şey yolunda gitmiyor diyenlere...


Çin Bambu ağacının yetişmesi, olumlu ısrar için güzel bir örnektir.
Çinliler bu ağacı söyle yetiştirir:

Önce ağacın tohumu ekilir,sulanır
ve
gübrelenir.

Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum
yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına
filiz vermez. Uçuncu ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar
edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir.

Fakat inatçı tohum bu yılda
da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla besinci yılda da bambuya su
ve gübre vermeye devam ederler.
Ve nihayet besinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye baslar ve altı
hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır. Akla gelen
ilk soru sudur : Çin bambu ağacı 27 metre boyuna alti hafta da mi Yoksa
beş yılda mı ulaşmıştır ? Bu sorunun cevabi tabii ki beş yıldır.

Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp
gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir
miydik?... Bir basarinin şartları her zaman çok basittir.

Bir sure için çalısın,
Bir sure tahammül edin.
Her zaman inanın
VE HİÇ BİR ZAMAN SEVDİĞİNİZDEN ASLA VAZGEÇMEYİN...

24 Haziran 2011 Cuma

BEKLEMEK...


                En zor zmanlardır sevgilinin askerde oldugu zmanlar. Telefonun basndan cekılemez ha aradı ha arayack sancısıyla dusmeye gonlu olmayan telefonun bıran  once calmasını beklersn. Belki oncesnde hıc ilgni cekmedgi halde televzyonun karsısnda askerlıkle ılglı  tum haberlerı seyretme alskanlıgna baslamıssındr.onunla bırlıkte gun saymak onsuz bır yere gıtmemek... Hic kabahatnh olmadgı halde sana kızdgnda ble alttan almak. Hmen her yere telefonu yanına alp oyle gtmek.Arasada sesini duysam dye butn gun beklemek.Btun gun gecmeyen dakıkalarn telefnda bıran gecmesne sınır olmak.Askerlık btınce yasayacklarnı hayal etmek.
                   Fazla samimi olmnayan bır arkadas grubu ıcersnde tuhaf üzücü icni burkacak askerlk anılarnı anlatmaya baslayan kımselere "anlatmayn bana boyle seyler kotu oluorm" dedıgınde "Aaa senınde erkek arkadasn askerde mi.? Bırakırsın sen onu kesın ne kadar kaldı 3 ay.? Yok bırakırsın." gbi tepkıler aldıgnda Yok ben brakmam ama sen bıraktn galıba gbi cvplar veresı gelr ınsanın. Sureklı can skıcı bır huzun icersnde olur en ufak bır seyı bıle paylasmak ıstedıgı anda aslında onun uzakta oldugunun hatırlanmasıyla o an elınden gdıverır.Belki ilk ayın ardından bunyede arkadaslar ble ayrılıverır.Bazende "aman canm herkes yapıor uzlme dye avutmaya calısanlarn agzını kapatma ıstegı uyandran bır surectr. Hele bazen gereksız yere sorulan safak kac esprılerı sert yanıtlara maruz kalabılr.Ya gecmisi dsunur yada gelecegı dsunursnz. Gun gelır belkıde gecmıstekı anlırımızda kaybolurz.Gelecege daır bazı hayallere dalarz. Onsuz bsy yapmak gelmek icnzden. Ev kusu olursunz.
                 Ona anlatmak paylasmak ıstedklernı hergun yazmak ıstersnz. Kafanz karısr "ne gereksız sey su askerlık sevglmı benden ayırdı dye yakınrsınz. Hic btmeyeck gbı gelır beklemek. Bazen ne cabuk gecmıs gunler bazende dha cok var dersn.Kafa karısır ıste. Ama o yanınzda olmasa ble hewrseyı onunla yasarsn. once gdecegı gune kadar yanında cektıgn acıları en byugu sanırsn bır turllu  doyamaz o ısıyı stoklarsn. Yzünden bınlerce kare fotgraf alırsn.Sonra ugurlama anı gelır ki ılkınden kat kat byuktur agrısı tek emın oldgunz sey gecmısnzdr sırtnzı ona dayar belırsz gelecge daır planlar yparsnz.Hırs olur ıcnzde bu bekleyıs. Bu aradda yapmanz grekenler adına guclu olmalıym dye kendnı guclu olmalıym dyer zorlar ama sıklıkla vrup gcen zayıflık hıssıne aldırmamaya calsrsn.
Aldatmaya en meyıllı kadın bakıslarna ınat dha bır grurla beklersn. Netıcede bazılarının dedıgı gbı gercekten dopdolu bır yurekle beklenır ve vuslata ererse kımılerının "herkadına nasıp olmaz asker beklemek" cumlesnı kendnze ıspatlarsnz. Bir yanının hep eksık olmasdr. İcnden konusmaya baslamsndr bellı bır zman dlımı ıcersnde snradan farkına varmaya baslarsn. Eve gelıp kanepeye tek basna oturnca sessızlık baslar zman yne durmustr szın ıcn. Resimlere bakmak Dolapta olan bıraz kıyafetı belkı bininci kez düzeltmek. Ynede en guzel care telefonun calmasnı beklemek.Izn gnunde ınternette ve kamera acablmısse onu gorebldgnzde dunyanın en caresız en ozlem dolu en huznlu ınsanı oluverırsnz.
                  Hayatn en sadık en ıce kapanık ve en karanlık bekleme donemı  beklemek beklemek beklemek SADECE BEKLEMEK. Baska hıc brsey degl.Anlatılarak yazılarak btırılemeyeck paylasmakla azalmayacak bır ozlemMümkün oldugunca sevgılının pesınden askerlık yaptıgı sehrın yollarına dusmektr.Blınmedk bır sehre gden virajları ezberlemektr. Telaslı ve yavas ilerleyen bır zman dılımıdır Asker yolu beklemek...       (SHS)


Saat yalnızlığı sen geçiyor
Her gecesi sen kokan özlemler biriktiriyorum
Ve gözlerime sığınmış yüreğimde saklanmış sensizliğin
Yalnızlık değil çığlığım, yokluğun sebebim

Oysa ben varlığının sesiyim
Yokluğunun hüznüyüm
Ve sana adanmış özlemlerin en kuytusuyum
Ben sana kalemle değil, yürekle bağışlanmış bir şiirim.